Amerika- Güney Azerbaycan ve İranlılık Kimliği Krizi -Arif Keskin


 
ABD’nin ‘İran siyasal sistemini değiştirme’ doğrultusundaki girişimleri Güney Azerbaycan Milli Hareketi’ni dünya gündemine taşımıştır. İran bağlamında Reformcu-Muhafazakar çatışması dışında başka siyasi olgular ile ilgilenmeyen dünya kamuoyu Güney Azerbaycan milli hareketini öğrenmeye başlamıştır. ABD’nin Güney Azerbaycan Milli Hareketi’ne eğilmesi konusunu çeşitli açılardan değerlendirmek mümkündür. ABD’nin Güney Azerbaycan’a eğilimi İran’da etnik hareketliğin siyasallaştığını göstermektedir. Bu durum İran’da İranlılık kimliğinin zayıfladığının da göstergesidir.

Yazımızın amacı İranlılık kimliğinin zayıflama sürecini ve bunun İran’ın geleceğine etkisini ve bu bağlamda İran’da Azerbaycanlıların siyasi durum ve tutumunu değerlendirmek olacaktır. Yazımızda ABD-Güney Azerbaycan ilişkileri de tarihsel bir yapıda değerlendirilecektir. Yazımızın sonunda genel değerlendirme yapıp İran’ın geleceği ile ilgili öngörüde bulunmaya çalışacağız.
İranlılık Kimliğinin Çöküş Süreci ve Güney Azerbaycan


İran çok ciddi ve derin bir kriz içerisindedir. İran'daki krizi sadece ABD-İran çatışmasına, Reformcu-Muhafazakar ayrışmasına ve İslam Cumhuriyeti’nin meşruiyet krizine indirgeyip analiz etmek İran'da yaşanılan  krizin mahiyetini tam anlamı ile açıklayamaz. İran'daki kriz bu olguların ötesinde cereyan etmektedir. Günümüz İran’ında İranlılık olgusu ciddi kriz içerisindedir.
İran çeşitli etnik grupların yaşadığı bir coğrafi-siyasi bölge olmasına rağmen Fars kimliği ile eş anlamlı olmuştur. Fars dili, tarih boyu kültürel üretimin yapıldığı dil olmuştur. Söz konusu durum İran kültürü kavramı ile Fars kültürü kavramını eş anlamlı yapmıştır. Fars dili, kültürel üretim dili olduğu için İran'da bürokrasi, siyaset ve mezhep dili de olmuştur. İran'da Şia mezhebi birçok  mezhepsel üretimini Fars dilinde yaptığı için Fars mezhebi olarak da gözükmüştür. İran platosunda Fars dilinin tarihi egemenliği Fars kimliğini de egemen kılmıştır. İran, kimlik düzeyinde Fars merkezli bir kimliğe sahip olmuştur.

1924'ten sonra İran'da ulus-devlet projesi Fars merkezli bir İranlılık olgusu çerçevesinde teorize edilmiştir. Pehlevi Hanedanının (1924-1979)  Fars merkezli İranlılık kimlik anlayışı Şia’yı dışlayan ve eski İran'ı hedef alan bir ulus-devlet projesiydi. İslamı dışlayan, Fars milliyetçiliğini esas alan Pehleviler’in çökmesi ile ‘eski İran'ı hedef alan’, ‘İslam'ı dışlayan’ ve ‘Batıcı’ Fars milliyetçiliği de iflas etmiştir. 1979 Devrimi’nin sonucu İslam Cumhuriyeti’nin kurulması olmuştur. İslam Cumhuriyeti ‘eski İran'ı hedef alan’, ‘İslam'ı dışlayan’ ve ‘Batıcı’ Fars milliyetçiliğine karşı çeşitli alanlarda mücadele etmiştir.  İslam Cumhuriyeti bu anlayışa sahip Fars merkezli İranlılık kimliğini reddetmiş ve ‘İslam tarihini hedef alan’ ‘Batı’yı dışlayan’ ve ‘Şia’yı’ esas alan yeni bir Fars merkezli İranlılık kimliği olgusunu ortaya koymuştur. 
İslam cumhuriyeti Şia’yı esas alan yeni Fars merkezli İranlılık kimliğini ortaya atmıştır. İslam Cumhuriyeti’nin meşruiyet krizi ile beraber Şia ile örtüşen Fars merkezli İranlılık kimliği de krize girmiş ve  ideolojik ve siyasal platformda iflasa uğramıştır.
Kimlik düzeyinde Fars merkezli İranlılık kimliğinin  krize girmesi ile beraber İran'daki etnik kimlikler siyasallaşmıştır. Siyasal hareketliliğin enerjisi merkezden çevreye doğru kaymaya başlaması ile merkez kaç eğilimler ciddi şekilde güç kazanmıştır. Söz konusu durum İran merkezli siyasi eğilimlerin değişim kapasitelerinin azalması anlamına gelmektedir. Başka bir ifade ile İran'daki siyasal  değişimin yönü  Fars merkezli İranlılık kimliğinin değişmesi doğrultusundadır.
İran'da siyasal sürecin mahiyetine bakıldığında merkez kaç eğilimler başat ve belirleyici eğilimler konumundadırlar. İslam Cumhuriyeti Fars merkezli İranlılık kimliğinin askeri, idari ve siyasi dayanağı konumundadır. İslam Cumhuriyeti’nin çöküşü İranlılık kimliğinin  ciddi biçimde değişmesine yol açacaktır. İslam Cumhuriyeti’nin yıkılması ile İran parçalanmasa da etnik kimlikleri dikkate alan yeni bir yapılanmanın ortaya çıkması  yüksek bir ihtimaldir



İranlılık Kimliği’nin Krizine Giden Yol
1991’de Soğuk Savaş’ın bitmesi ile küresel sistemin mahiyetinde değişim gerçeklemiştir. İki kutuplu dünyanın sona ermesi ile komünizm iflas etmiş  ve ABD hegemonyasına giden yolu açan bu küresel değişim ile dünyada neo-liberalizm güç kazanmıştır. Küresel sistemde neo-liberalizmin güç kazanması küreselleşme sürecini çok çeşitli siyasi, toplumsal ve kültürel sonuçları olan bir siyasi olgu haline getirmiştir. Yeni  küresel sistem karmaşık, çelişkili ve kompleksli bir yapı haline dönüşmeye başlamıştır. Bu karmaşık ve çelişkili yapı bazı kimliklerin sorgulanmasının yanı sıra yeni kimlikleri de siyasal ortama itmiştir. Küreselleşme olgusu,  İran’da  kimlik düzeyinde Fars merkezli İranlılık  olgusunu sorgulamaya başlamıştır.


1979’dan sonra İslam/Şia  merkezli bir totaliter sistemin iflası kimlik düzeyinde Fars merkezli İranlılık  olgusuna ciddi darbe vurmuştur. İran İslam Cumhuriyeti kendi siyasal davranışlarını Şia-İslam yorumuna dayandırmaları ile İran’da siyasal İslam olgusunun da ciddi sonuçları olmuştur. İran  İslam Cumhuriyeti’nin bir siyasal rejim olarak meşruiyet krizi Şia-İslam krizini de beraberinde getirmiştir. İran’da  Şia-İslam’ın siyasal düzeyde krizi İranlılık kimliğini de krize sokmuştur. Çünkü Şia-İslam olgusu İranlılık kimliğinin temel tutkalı olmuştur. İranlılık kimliğinin temel tutkalı olan Şia-İslam olgusunun krize girmesi ile İranlılık kimliği krize girmiştir.
İran siyasal sisteminin totaliter yapısı İslam Cumhuriyeti için çelişkili bir sonuç doğurmuştur. Totaliter kimliği nedeniyle halkı siyasal seferberlikte tutmak için toplumu siyasallaştırmaya çalışmıştır. Hem 1979 Devrim’nin etkisi ile hem de İslam Cumhuriyeti’nin totaliter yapısı nedeniyle siyasallaşan halk, siyasal sistem içerisinde kendini bulamamıştır. Devlet kendi siyasal hedefleri doğrultusunda seferber ettiği halkın ihtiyaçlarını karşılamakta başarısız kalmıştır. ‘Yeni insan yeni toplum’ sloganı çerçevesinde çeşitli alanlarda  şiddet ve baskıyı esas alan bir yapı sergilemiştir.  Söz konusu durum siyasal sistemde ciddi tıkanıklığa yol açmıştır. Halk dışlanmış ve iktidar parmakla sayılacak kadar insanın elinde dolaşmaya başlamıştır. Söz konusu durum İslam Cumhuriyeti ve İran halkı arasında çatışmalı mesafenin açılmasına yol açmıştır.
İran  1979’dan sonra ciddi nüfus artışı ile karşılaşmış ve 24 yıl içerisinde İran nüfusu iki kat artmıştır. Ciddi nüfus artışı ile karşılaşan İran, ekonomik alanda da  başarısız olmuştur. Söz konusu durum İran’da kitlesel yoksullaşmaya yol açmıştır. Bu da geniş işsiz genç nüfus olgusunu ortaya çıkarmıştır.
İran toplumu, geniş yelpazeyi kapsayan çok boyutlu bir kriz ve buhran yaşamaktadır. Bütün bu krizler İranlılık kimliğinin sorgulanması ile sonuçlanmıştır. Çünkü bu krizler ile beraber Fars kimliğini merkez alan İran’da bütün ideolojiler ve kurumlar iflas etmiştir. Bu sürecin mantıksal sonucu olarak İslamcı gruplar meşruiyetlerini yitirmişler ve ayrıca sürecin devamı olarak da sol gruplar da seferberlik güçlerini kaybetmişlerdir.  Söz konusu siyasal ortamda etnik milliyetçilik güç kazanmaya başlamıştır.
Güney Azerbaycan Milli Hareketi’nin Yükselişi


Fars merkezli İranlılık kimliğinin kriz süreci en çok Güney Azerbaycan’da gözükmektedir. İran tarihinde Türkler, özellikle Azerbaycan Türkleri, her zaman belirleyici rol oynamışlardır. 1925’ten önce İran uzun süre Türk hanedanları tarafından yönetilmiştir. 1925’ten sonra İran’da iktidar Türklerin elinden çıksa da her zaman belirleyici konumlarını korumuşlardır.  Çünkü Azerbaycanlıların İran'ın nüfus denklemi içerisinde çoğunluğa sahip olması ve siyasi olaylara karşı hassas ve açık olması nedeni ile İran siyasal hareketliliği içerisinde ya öncü rolü oynamışlar ya da hareket içerisinde belirleyici işlev görmüşlerdir. Azerbaycanlılar hem 1906 Meşrutiyet Devrimi’nde hem de 1979 İran İslam Devrimi’nde temel, esas ve belirleyici rol oynamışlardır. İran'da ‘ Tebriz istemezse hiç bir değişim olmaz’ ifadesi bu tarihi gerçekliğin göstergesidir.
İran’da Türkler uzun süre iktidarda olsalar da Farsları ve diğer etnik grupları dışlayan ve Türk kimliğine dayalı bir devlet kurmamışlardır. İran’da uzun süre iktidarda olan Türk hanedanları  Fars diline her zaman saygılı olmuşlar ve onun genişlemesinde ve gelişmesinde önemli rol oynamışlardır. 1924’ten sonra iktidarı ele geçiren Fars milliyetçileri çok farklı davranmışlardır. Türk kimliğini yok etmek için çeşitli boyutları olan bir asimilasyon süreci başlatmışlardır. Türk hanedanların saygın davranışlarına matuf kalan Farslar iktidarı ele geçirdikten sonra  Türk karşıtı politikaları sergilemeleri Azerbaycan-Türk kimliğinin siyasal düzeyde oluşmasının esası ve temel tarihi bilincini teşkil etmektedir.
Azerbaycan-Türk kimliğinin siyasallaşması için aşağıdaki küresel, sosyal, siyasal, kültürel ve bölgesel koşullar zemin hazırlamıştır.
·  1979’dan günümüze kadar totaliter sistemin belirleyici faktörü olarak gözüken  ve İran toprak bütünlüğünün tutkalı olan Siyasal İslam’ın ( Şia) iflası,
·  Devletin ekonomik başarısızlığı ve halkın kitlesel yoksullaşması,
·  Devrimin etkisindeki  toplumun siyasallaşması,
· İran genelinde seferberlik gücüne sahip olan ve toplumu merkeze bağlayan ideolojilerin çöküşü (komünizm, siyasal İslam),
·  Uluslararası sitemde komünizmin çöküşü ve Orta Asya ve Kafkasya’da Türk cumhuriyetlerin kurulması ve  bu bölgelerde 1988’den sonra artan Türkçülük hareketi,
· Kuzey Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurulması, Karabağ Sorunu ve Ebulfez Elçibey Faktörü,
·  Komünizmin çöküşü ve neo-liberalizmin uluslararası sistemde güç kazanması
·  Küreselleşme olgusu ,
·  Devletin totaliter yapısı nedeni ile ortaya çıkan siyasal tıkanıklık ve siyasal sistemin darlığı,
·  Devletin muhalefeti bastırması ve faaliyette bulunma fırsatı vermemesi,
Dünya, İran’da Reformcu-Muhafazakar çatışmasının dışında başka hiçbir siyasi olgu ile ilgilenmese de İran tabanda ciddi değişim geçirmektedir. İran’da tüm İranlı kimliğini ayakta tutacak faktörler ciddi biçimde darbe almıştır. Söz konusu durum İranlılık kimliğinin sorgulanması ile sonuçlanmıştır.
Bu durum İran’da ademi merkeziyetçi siyasal eğilimi başat ve belirleyici faktör olarak ortaya çıkarmıştır.
Güney Azerbaycan Milli Hareketi’nin büyümesi tam olarak bunun göstergesidir. Tabandaki siyasal sürecin  dinamizmi ne reformcu ne de muhafazakar çatışması olmaktan çıkmış, çok farklı bir zemine kaymıştır. Nitekim bugün Güney Azerbaycan’da milli söylem başat ve dominant söylem haline gelmiştir. Değişim taleplerinin de dinamizmi Güney Azerbaycan’dan gelen milli harekettedir. Güney Azerbaycan milli hareketi potansiyel olarak Güney Azerbaycan’daki siyasi süreçlerin ana dinamizmini teşkil etmektedir. Güney Azerbaycan milli hareketinin hiçbir alternatifi yoktur.
Yukarıdaki faktörler Güney Azerbaycan’ın siyasal önceliklerini değiştirmiştir. Milli kimlik arayışı birinci ve belirleyici siyasi öncelik haline gelmiştir.  Güney Azerbaycan tarih boyu siyasi enerjisini ya sağa ya da sola vermiştir. Şimdi ise solcular ve sağcıların siyasi enerjisi  Güney Azerbaycan meselesine doğru çekilmektedir. Diğer bir deyişle, Güney Azerbaycan Milli Hareketi çok farklı siyasal enerjilerin çekim merkezine çevrilmektedir
ABD - Güney Azerbaycan Yakınlaşmasına Tarihsel-Analitik Bir Bakış
ABD, İran politikasını ‘İran siyasal sistemini değiştirmek’ odağında belirlemesi ile birlikte çeşitli siyasi arayışlar içerisine girmiştir. İran siyasi sistemini değiştirmek doğrultusunda çeşitli siyasi arayışlar içinde olan ABD, bu bağlamda Güney Azerbaycan milli hareketine yakınlaşma eğilimi göstermeye başlamıştır.


Güney Azerbaycan milli hareketine tarihi açıdan bakıldığında, bu eğilim tarihte ilk defa gerçekleşmemiştir. Yakın tarihimizde üç defa farklı bir şekilde ABD tarafından Güney Azerbaycan'a eğilim gösterilmiştir.
Amerika 1906'dan sonra İran'da  gerçekleşen Meşrutiyet Devriminde Azerbaycanlıları desteklemiştir. 1906 Meşrutiyet Hareketinde bazı Amerikalılar Azerbaycanlıların saflarında Meşrutiyet karşıtları ile savaşmışlardır.Tebriz'de tarih öğretmenliği yapan Huvard Baskervil isimli Amerikalı bir öğretmen Azerbaycanlı Meşrutiyetçiler safında can vermiştir. Azerbaycanlılar tarafından kurulan Demokrat Parti’nin daveti ile İran'da idari ve siyasi reform yapmaya gelen Murgan Shuster, Meşrutiyet karşıtları tarafından 1911'de devrilmiş, bu olay ile Meşrutiyet hareketi sona ermiştir. Amerikalılar 1906-1911 arasında cereyan eden Meşrutiyet Devrimini ve bu bağlamda bu hareketin temel dinamiği olan Azerbaycanlıları desteklemiştir.
 ABD'nin Güney Azerbaycan’a eğilimi 1944-45 yıllarında ikinci kez ortaya çıkmıştır.1944-45'te Güney Azerbaycan’da Seyid Cefer Pişeveri liderliğinde Milli Hükümet kurulmuştur.Güney Azerbaycan'da kurulan Milli Hükümet, SSCB'ye yakın olması nedeni ile ABD tarafından kabul edilmemiştir. Güney Azerbaycan'da Komünist devletin kurulma korkusu nedeni ile Amerika bu hükümet devirmek için ciddi girişimlerde bulunmuştur. SSCB ordusunun Azerbaycan'dan çıkmasını sağlamış ve ardından Tahran ordusu Amerikalı General Shwarzkopf komutanlığında Azerbaycan'a baskın düzenlemiştir.1944 yılında Güney Azerbaycan’da kurulan milli hükümet 1945'te ABD'nin yardımı ile devrilmiştir.


ABD'nin Güney Azerbaycan'a eğilimi İran İslam Cumhuriyetini değiştirmek doğrultusunda üçüncü kez yeniden başlamaktadır.  ABD'nin İran siyasal sistemini değiştirmek doğrultusunda Güney Azerbaycanlılara eğilim göstermesi beklenilen bir siyasi olgu idi. Çünkü Azerbaycanlıların İran'ın nüfus denklemi içerisinde çoğunluğa sahip olması ve siyasi olaylara karşı hassas ve açık olması nedeni ile İran siyasi hareketlilik içerisinde ya öncü rolü oynamış ya da hareket içerisinde belirleyici işlev görmüşlerdir. Azerbaycanlılar hem 1906 Meşrutiyet Devrimi’nde hem de 1979 İran İslam Devrimi’nde temel, esas ve belirleyici rol oynamışlardır. İran'da ‘Tebriz istemezse hiç bir değişim olmaz’ ifadesi bu tarihi gerçekliğin göstergesidir. ABD’nin Güney Azerbaycan'a eğilim göstermesi İran içinde Azerbaycan’ın bu geleneksel fonksiyonunun göstergesidir. ABD'nin Güney Azerbaycanlılara yakınlaşmasının diğer sebebi günümüz İran'ında Güney Azerbaycan milli hareketi kadar geniş güç ve nüfuz yelpazesine sahip olan bir siyasi hareketliliğin ortada olmamasıdır. Fars milliyetçiliği esasında kurulan partiler İran içinde ciddi nüfuza sahip değillerdir. Bu sebepten İran'da merkez kaç eğilimler güç kazanmıştır. Bu merkez kaç eğilimler içerisinde Güney Azerbaycan kendi ağırlığını ciddi şekilde ortaya koymayı başarmıştır. ABD'nin Güney Azerbaycan'a yakınlaşmasının altında hem İran içindeki Azerbaycanlıların geleneksel ağırlıklarından faydalanmak hem de 1979'dan sonra ciddi şekilde güçlenen Güney Azerbaycan milli hareketinin siyasi enerjisinden de kendi stratejik çıkarları doğrultusunda faydalanmak yatmaktadır.



Amerika ilk defa bu asrın başında Rusya ve İngiltere’nin İran'daki nüfuzunu sınırlandırmak için 1906-11'deki Meşrutiyet Devrimi’ni ve bu bağlamda Devrimde anahtar rolü olan Azerbaycanlıları desteklemiştir. 1944-1945 Güney Azerbaycan’da kurulan Milli Hükümet Amerika tarafından devrilmiştir. Amerika SSCB ve komünizm nüfuzunu engellemek için Güney Azerbaycan Milli Hükümetini devirmiştir. Amerika yeni dönemde İran siyasi sistemi değiştirmek bağlamında Güney Azerbaycanlıları desteklemeye başlamıştır.

 
İranlılık kimliği çok derin kriz içerisindedir. Söz konusu durum İran'daki değişimin geleceğinin hangi yönde olduğu konusunda ipuçları sunmaktadır. İran İslam Cumhuriyeti'nin yıkılması İran'da sadece rejim değişikliğinin ötesinde bir değişime yol açması yüksek bir ihtimaldir. İran'da kimlik düzeyinde geleneksel Fars merkezli İranlılık yerine diğer etnik grupların da temsil edileceği bir siyasal yapılanma ortaya çıkması beklenebilir. İran'da, İslam Cumhuriyeti'nin yıkılması durumunda İran parçalanmasa da etnik kimlikleri dikkate alan bir yapılanmanın ortaya çıkması beklenebilir. Bu durum da İran'daki nüfus çoğunluğu ve siyasi hassasiyeti nedeni ile Azerbaycanlıları önemli bir siyasi faktör haline getirmektedir. ABD'nin Güney Azerbaycanlılara yakınlaşması da bu çerçevede analiz edilmelidir. ABD, İslam Cumhuriyeti rejiminin yıkılması sonrasında ortaya çıkabilecek etnik yapılanmada söz sahibi olmak istemektedir. Gelecekteki İran'daki etnik hareketliliği kendi stratejik çıkarları çerçevesinde şekillendirmek niyetindedir.

İranlılık Paradigmasının Çöküşü ve Güney Azerbaycan

İran çok ciddi ve derin bir kriz içerisindedir. İran'daki krizi sadece ABD-İran çatışmasına, Reformcu-Muhafazakar ayrışmasına ve İslam Cumhuriyeti’nin meşruiyet krizine indirgeyip analiz etmek İran'da yaşanılan  krizin mahiyetini tam anlamı ile açıklayamaz. İran'daki kriz bu olguların ötesinde cereyan etmektedir. Günümüz İran’ında İranlılık olgusu ciddi kriz içerisindedir. Güney Azerbaycan Milli hareketinin yükselişi İranlılık kimliğinin krize girmesinin açık göstergesidir. Yazımızın amacı İranlılık kimliğinin krize girmesinin sebep ve sonuçlarını incelemeye çalışmak ve bu doğrultuda Güney Azerbaycan Milli Hareketinin yükselişine  ışık tutmaya çalışmaktadır.

Fars Merkezli İranlılık Paradigması 

İran çeşitli etnik grupların yaşadığı bir coğrafi-siyasi bölge olmasına rağmen Fars kimliği ile eş anlamlı olmuştur. Fars dili, tarih boyu kültürel üretimin yapıldığı dil olmuştur. Söz konusu durum İran kültürü kavramı ile Fars kültürü kavramını eş anlamlı yapmıştır. Fars dili, kültürel üretim dili olduğu için İran'da bürokrasi, siyaset ve mezhep dili de olmuştur. İran'da Şia mezhebi birçok  mezhepsel üretimini Fars dilinde yaptığı için Fars mezhebi olarak da gözükmüştür. İran platosunda Fars dilinin tarihi egemenliği Fars kimliğini de egemen kılmıştır. İran, kimlik düzeyinde Fars merkezli bir kimliğe sahip olmuştur.



1924’ten günümüze kadar İran’da “rejim mahiyeti ne olursa olsun” Fars merkezli İranlılık olgusundan vazgeçmemiştir. Çünkü 1924'ten sonra İran'da ulus-devlet projesi Fars merkezli bir İranlılık olgusu çerçevesinde teorize edilmiştir. Fars Merkezli İranlılık düşüncesi hem Pehlevi (1924-1979) hem Cumhuri-e İslami (1979-  ) devam etmiştir. Pehlevi Hanedanının (1924-1979)  Fars merkezli İranlılık kimlik anlayışı Şia’yı dışlayan ve eski İran'ı hedef alan bir ulus-devlet projesiydi. İslamı dışlayan, Fars milliyetçiliğini esas alan Pehleviler’in çökmesi ile ‘eski İran'ı hedef alan’, ‘İslam'ı dışlayan’ ve ‘Batıcı’ Fars milliyetçiliği de iflas etmiştir.

  1979 Devrimi’nin sonucu İslam Cumhuriyeti’nin kurulması olmuştur. İslam Cumhuriyeti ‘eski İran'ı hedef alan’, ‘İslam'ı dışlayan’ ve ‘Batıcı’ Fars milliyetçiliğine karşı çeşitli alanlarda mücadele etmiştir.  İslam Cumhuriyeti bu anlayışa sahip Fars merkezli İranlılık kimliğini reddetmiş ve ‘İslam tarihini hedef alan’ ‘Batı’yı dışlayan’ ve ‘Şia’yı’ esas alan yeni bir Fars merkezli İranlılık kimliği olgusunu ortaya koymuştur. İslam cumhuriyeti Şia’yı esas alan yeni Fars merkezli İranlılık kimliğini ortaya atmıştır.

İranlılık Paradigmasının Çöküş  Sebepleri 

1991’de Soğuk Savaş’ın bitmesi ile küresel sistemin mahiyetinde değişim gerçeklemiştir. İki kutuplu dünyanın sona ermesi ile komünizm iflas etmiş  ve ABD hegemonyasına giden yolu açan bu küresel değişim ile dünyada neo-liberalizm güç kazanmıştır. Küresel sistemde neo-liberalizmin güç kazanması küreselleşme sürecini çok çeşitli siyasi, toplumsal ve kültürel sonuçları olan bir siyasi olgu haline getirmiştir. Yeni  küresel sistem karmaşık, çelişkili ve kompleksli bir yapı haline dönüşmeye başlamıştır. Bu karmaşık ve çelişkili yapı bazı kimliklerin sorgulanmasının yanı sıra yeni kimlikleri de siyasal ortama itmiştir. Küreselleşme olgusu,  İran’da  kimlik düzeyinde Fars merkezli İranlılık  olgusunu sorgulamaya başlamıştır.

1979’dan sonra İslam/Şia  merkezli bir totaliter sistemin iflası kimlik düzeyinde Fars merkezli İranlılık  olgusuna ciddi darbe vurmuştur. İran İslam Cumhuriyeti kendi siyasal davranışlarını Şia-İslam yorumuna dayandırmaları ile İran’da siyasal İslam olgusunun da ciddi sonuçları olmuştur. İran  İslam Cumhuriyeti’nin bir siyasal rejim olarak meşruiyet krizi Şia-İslam krizini de beraberinde getirmiştir. İran’da  Şia-İslam’ın siyasal düzeyde krizi İranlılık kimliğini de krize sokmuştur. Çünkü Şia-İslam olgusu İranlılık kimliğinin temel tutkalı olmuştur. İranlılık kimliğinin temel tutkalı olan Şia-İslam olgusunun krize girmesi ile İranlılık kimliği krize girmiştir. İslam Cumhuriyeti’nin meşruiyet krizi ile beraber Şia ile örtüşen Fars merkezli İranlılık kimliği de krize girmiş ve  ideolojik ve siyasal platformda iflasa uğramıştır.



İran siyasal sisteminin totaliter yapısı İslam Cumhuriyeti için çelişkili bir sonuç doğurmuştur. Totaliter kimliği nedeniyle halkı siyasal seferberlikte tutmak için toplumu siyasallaştırmaya çalışmıştır. Hem 1979 Devrim’nin etkisi ile hem de İslam Cumhuriyeti’nin totaliter yapısı nedeniyle siyasallaşan halk, siyasal sistem içerisinde kendini bulamamıştır. Devlet kendi siyasal hedefleri doğrultusunda seferber ettiği halkın ihtiyaçlarını karşılamakta başarısız kalmıştır. ‘Yeni insan yeni toplum’ sloganı çerçevesinde çeşitli alanlarda  şiddet ve baskıyı esas alan bir yapı sergilemiştir.  Söz konusu durum siyasal sistemde ciddi tıkanıklığa yol açmıştır. Halk dışlanmış ve iktidar parmakla sayılacak kadar insanın elinde dolaşmaya başlamıştır. Söz konusu durum İslam Cumhuriyeti ve İran halkı arasında çatışmalı mesafenin açılmasına yol açmıştır.

  İran  1979’dan sonra ciddi nüfus artışı ile karşılaşmış ve 24 yıl içerisinde İran nüfusu iki kat artmıştır. Ciddi nüfus artışı ile karşılaşan İran, ekonomik alanda da  başarısız olmuştur. Söz konusu durum İran’da kitlesel yoksullaşmaya yol açmıştır. Nüfusun artışı ve Devletin siyasal,ekonomik ve toplumsal alanda başarısızlığı “hiçbir yerde tutunamayan genç nüfus” olgusunu doğurmuştur. “Hiçbir yerde tutunamayan genç nüfus olgusunun ” ortaya çıkması ülke genelinde çeşitli  ahlakı ve kültürel  sorunları da beraberinde getirmiştir. Bu süreç, milli  kimlik buhranın da doğurmuştur. Ekonomik,siyasal ve toplumsal alandan dışlanan gençlik “İranlılık kimliğine” de yabancılaşmıştır.

İran toplumu, geniş yelpazeyi kapsayan çok boyutlu bir kriz ve sorunlar  yaşamaktadır. Geniş ve çeşitli sorunlar içerisinde kıvranan İran toplumu bu “sorunları çözecek umdu veren” bir siyasi gücü de görmemektedir. İran’daki söz konusu ümitsizlik  İran merkezli bütün siyasi düşünce ve ideolojilerin iflasını sağlamıştır.Başka bir ifade ile İran’da  İslam ve komünizm gibi ideolojiler siyasi seferberlik güçlerini yitirmişlerdir. İran’da sağ ve sol ideolojilerin iflası İranlılık kimliğinin sorgulanması ile sonuçlanmıştır.Çünkü İran’daki sağ ve sol ideolojiler Fars kimliğini merkez alan  İranlılık kimliği temelinde yapılanmışlardır.

Küresel sistem , bölgedeki gelişmeler ve İran içindeki  siyasal ortam, İranlılık kimliğini krize sokmuş  ve söz konusu durumun sonucu olarak etnik milliyetçilik güç kazanmaya başlamıştır. Kimlik düzeyinde Fars merkezli İranlılık kimliğinin  krize girmesi ile beraber İran'daki etnik kimlikler siyasallaşmıştır. Siyasal hareketliliğin enerjisi merkezden çevreye doğru kaymaya başlaması ile merkez kaç eğilimler ciddi şekilde güç kazanmıştır. Söz konusu durum İran merkezli siyasi eğilimlerin değişim kapasitelerinin azalması anlamına gelmektedir. Başka bir ifade ile İran'daki siyasal  değişimin yönü  Fars merkezli İranlılık kimliğinin değişmesi doğrultusundadır.İran'da siyasal sürecin mahiyetine bakıldığında merkez kaç eğilimler başat ve belirleyici eğilimler konumundadırlar

Güney Azerbaycan Milli Hareketinin Yükselişi

Fars merkezli İranlılık kimliğinin kriz süreci en çok Güney Azerbaycan’da gözükmektedir. İran tarihinde Türkler, özellikle Azerbaycan Türkleri, her zaman belirleyici rol oynamışlardır. 1925’ten önce İran uzun süre Türk hanedanları tarafından yönetilmiştir. 1925’ten sonra İran’da iktidar Türklerin elinden çıksa da her zaman belirleyici konumlarını korumuşlardır.  Çünkü Azerbaycanlıların İran'ın nüfus denklemi içerisinde çoğunluğa sahip olması ve siyasi olaylara karşı hassas ve açık olması nedeni ile İran siyasal hareketliliği içerisinde ya öncü rolü oynamışlar ya da hareket içerisinde belirleyici işlev görmüşlerdir. Azerbaycanlılar hem 1906 Meşrutiyet Devrimi’nde hem de 1979 İran İslam Devrimi’nde temel, esas ve belirleyici rol oynamışlardır. İran'da ‘ Tebriz istemezse hiç bir değişim olmaz’ ifadesi bu tarihi gerçekliğin göstergesidir.



İran’da Türkler uzun süre iktidarda olsalar da Farsları ve diğer etnik grupları dışlayan ve Türk kimliğine dayalı bir devlet kurmamışlardır. İran’da uzun süre iktidarda olan Türk hanedanları  Fars diline her zaman saygılı olmuşlar ve onun genişlemesinde ve gelişmesinde önemli rol oynamışlardır. 1924’ten sonra iktidarı ele geçiren Fars milliyetçileri çok farklı davranmışlardır. Türk kimliğini yok etmek için çeşitli boyutları olan bir asimilasyon süreci başlatmışlardır. Türk hanedanların saygın davranışlarına matuf kalan Farslar iktidarı ele geçirdikten sonra  Türk karşıtı politikaları sergilemeleri Azerbaycan-Türk kimliğinin siyasal düzeyde oluşmasının esası ve temel tarihi bilincini teşkil etmektedir.

Azerbaycan-Türk kimliğinin siyasallaşması için aşağıdaki küresel, sosyal, siyasal, kültürel ve bölgesel koşullar zemin hazırlamıştır.

·  1979’dan günümüze kadar totaliter sistemin belirleyici faktörü olarak gözüken  ve İran toprak bütünlüğünün tutkalı olan Siyasal İslam’ın ( Şia) iflası,

·  Devletin ekonomik başarısızlığı ve halkın kitlesel yoksullaşması,

·  Devrimin etkisindeki  toplumun siyasallaşması,

· İran genelinde seferberlik gücüne sahip olan ve toplumu merkeze bağlayan ideolojilerin çöküşü (komünizm, siyasal İslam),

·  Uluslararası sitemde komünizmin çöküşü ve Orta Asya ve Kafkasya’da Türk cumhuriyetlerin kurulması ve  bu bölgelerde 1988’den sonra artan Türkçülük hareketi,

· Kuzey Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurulması, Karabağ Sorunu ve Ebulfez Elçibey Faktörü,

·  Komünizmin çöküşü ve neo-liberalizmin uluslararası sistemde güç kazanması

·  Küreselleşme olgusu ,

·  Devletin totaliter yapısı nedeni ile ortaya çıkan siyasal tıkanıklık ve siyasal sistemin darlığı,

·  Devletin muhalefeti bastırması ve faaliyette bulunma fırsatı vermemesi,

Dünya, İran’da Reformcu-Muhafazakar çatışmasının dışında başka hiçbir siyasi olgu ile ilgilenmese de İran tabanda ciddi değişim geçirmektedir. İran’da tüm İranlı kimliğini ayakta tutacak faktörler ciddi biçimde darbe almıştır. Söz konusu durum İranlılık kimliğinin sorgulanması ile sonuçlanmıştır. Bu durum İran’da ademi merkeziyetçi siyasal eğilimi başat ve belirleyici faktör olarak ortaya çıkarmıştır.

Güney Azerbaycan Milli Hareketi’nin büyümesi tam olarak bunun göstergesidir. Tabandaki siyasal sürecin  dinamizmi ne reformcu ne de muhafazakar çatışması olmaktan çıkmış, çok farklı bir zemine kaymıştır. Nitekim bugün Güney Azerbaycan’da milli söylem başat ve dominant söylem haline gelmiştir. Değişim taleplerinin de dinamizmi Güney Azerbaycan’dan gelen milli harekettedir. Güney Azerbaycan milli hareketi potansiyel olarak Güney Azerbaycan’daki siyasi süreçlerin ana dinamizmini teşkil etmektedir. Güney Azerbaycan milli hareketinin hiçbir alternatifi yoktur.

Yukarıdaki faktörler Güney Azerbaycan’ın siyasal önceliklerini değiştirmiştir. Milli kimlik arayışı birinci ve belirleyici siyasi öncelik haline gelmiştir.  Güney Azerbaycan tarih boyu siyasi enerjisini ya sağa ya da sola vermiştir. Şimdi ise solcular ve sağcıların siyasi enerjisi  Güney Azerbaycan meselesine doğru çekilmektedir. Diğer bir deyişle, Güney Azerbaycan Milli Hareketi çok farklı siyasal enerjilerin çekim merkezine çevrilmektedir

Güney Azerbaycan Milli Hareketi, bugün Güney Azerbaycan’da siyasi hareketliliğin temel ve esasi dinamizmine çevrilmiştir. Güney Azerbaycan’da İranlılık kimliği zayıfladıkça İran merkezli siyasi hareketlilikte güçsüzleşmiş ve bu sürecin mantıklı devamı olarak  Güney Azerbaycan Milli Hareketi güç kazanmıştır.  İranlılık kimliğinin çöküş sürecine girmesi ve Azerbaycanlılık kimliğinin güçlenmesi Güney Azerbaycan Milli Hareketinin yükselişini sağlamıştır. Başka bir ifade ile  İranlılık kimliği zayıfladıkça Azerbaycanlılık kimliği güç kazanmış ve  Azerbaycanlılık kimliği güç kazandıkça Güney Azerbaycan Milli Hareketi güçlenmiştir.

Yorumlar